Logo

KAOSMOZ Etkinlikler

Fotoğrafçılık / Portföy

Karakozak, geometrik seri olma vurgusundan ipuçları alır, ancak bedenlerin küçük ayrıntılarına ve insan düzensizliğine karşı keskin bir duyarlılığı sürdürerek duygusal bir yön ekler.  Kendi kendinin içinde...olmak... Beden bir sığınaktır ve dildir. Bu nedenle iç dünyanın ilk örneğidir. Tekinsizliği insanın kendine yabancılaşması olarak değerlendirir. Bu anlamda, içinde hem güvenilir olanı barındırır hem de gizlenmiş olanın açığa çıkmasından duyulan tedirginliği… Bedeni, gerçek ile gerçek dışı arasındaki sınırların muğlaklaştığı tekinsiz bir ara dünyada ele almaktadır. Karakozak’ın  kurgusal bedenlerinde boşluk ve yokluk kavramlarını ön plana çıkararak, bedeni eserin ana öznesi konumuna yerleştirir. Bedensel varlığı uyandırmak ve keşfetmek için kullanır. 

Karakozak, beyazlık ile mekanizmanın hayal kırıklığı yaratmasıyla eserlerinde, bedenleri tüketilen ve aynı yerde biçimlendirilen gerçeklik ve kurgu arasında, gerçekliğin bilinmeyen tarafına işaret eden psişik bir kelime olarak tekinsizliği ortaya çıkarmak ister. İç ve dış dünyalar arasındaki sınır tamamıyla kapalı ve keskin değildir. Figür iç ve dış dünyalar arasındaki bir geçitte yer almaktadır. Ayrıca kullandığı beyaz ve gri renk tonlarının yarattığı sessizlik etkisi, boşluğun içerisindeki yalnız figürler tuhaf bir biçimde hem huzur verici hem de rahatsız edicidir. Rüya ile gerçek arasındadır, tekinsizdir.

Karakozak, beyazının altındaki içsel kalıplar ile bizim için ne ifade ettiklerinin, hayaletini yaratır ve formların kendilerini karakterize eden sığınağın yıkılmasına ilişkin bu kayıp sürecine dikkat çekerek geriye kalanla bir kayıp duygusunu ve duyulmayan sesleri zihin kalıplarına çeker.  İşin merkezinde bir endişe varsa, her şeyi yeniden şekillendirebilecek bir şeyin gücünde kristalleşir.

Karakozak, kayıp bedenlerle yaşanmışlıklarımızın ve deneyimlerimizin hayaletlerine bir övgü niteliği taşır ve bedenleri heykelleştirerek, izleyicilere yabancılaştırır ve tekinsizlere benzersiz bir enkarnasyon verir. 

Karakozak, çalışmalarını 'dilindeki bir değişiklik' olarak adlandırır ve bedenleri izleyicinin deneyimine bırakarak onun dili ile konuşmak ister.